Bizler her şeyden önce birer canlıyız, belki ayrı dili konuşuyoruz, belki de farklı inanışlarımız vardır. Rengimiz yaşayış biçimi veya giyim tarzımız, yemek kültürümüz, yönetim şeklimiz, her şeyimiz farklı olabilir. Sonuçta hepimiz yaşam mücadelesi içinde olan, aynı havayı aynı evren üzerinde soluyan canlıyız ve bir gün bu güzelliklerden mahrum kalacağımızı unutmayalım. Unutmayalım ki; sınıflandırma ile özgürlük ve demokrasi olmaz, önce insan olabilmekle, insanı sevebilmekle, saygı ve sevgi ile olur.

Özgürlük ve demokrasiden bahseden insanlar, aslında ne dediklerinin farkında değiller. Bir ülkede özgürlükten bahsediliyorsa eğer, o ülkenin otoriter yapısı ve yönetim şekline bakmaları lazımdır ilk önce. Halk neyi istiyorsa yönetim şekli o dur, bunun arkasında başka laf söylemeye gerekte yoktur. Yönetim şekli yanlış olabilir görüş ayrılıkları da olabilir, fakat netice sonuç itibarı ile ülke çıkarları doğrultusunda olmalıdır. Ama ülkemizde özgürlük kavramı inanç gereği farklı amaçlara konu edilmekte ve aşağılanmaktadır.

Bir özgürlük ve demokrasi türküsüdür tutturulmuş gidiyor. Herkes hayatında doğumundan itibaren özgürdür zaten, bunu belirli kalıplara koymanın da bir manası yoktur. Her insan günahını, sevabını, acısını, özlemini, elemini, kederini, inancını, inançsızlığını, yaşam biçimini kendisi belirlediği gibi, her hangi bir dayatmanın ve kısıtlamanın altında olmadığı da apaçık ortadadır, bunu anlatmaya ve yozlaştırmaya da gerek yoktur.

Özgürlükten bahseden ve kendini aydın diye tanımlayan insanlar ki o insanlar kendilerini kendi özgürlüklerince belirli kalıplara sokabiliyor ve adlandırıp sınıflandırabiliyorlar ise, bu özgür iradeyi nereden buluyorlar anlam veremiyorum. Özel bir yetenek gerektiren bir şey var da, bizler mi bilmiyoruz acaba. Üniversite kapılarında süründürülen, başları örtülü olduğu için onları yetiştiren ailelerine ve hatta ve hatta köylerinde yaşayan emekçi çiftçiye dil uzatıp, onun ektiği buğdaydan pirinçten nemalanan aydın beyefendiler. Bu değerli insanların özgürlüğüne dil uzatarak, geri kafalı bunlar diye değerlendirmeler yapabilecek hakkı kendilerinde bulabiliyor, ülkemizin otoriter yapısına uymayan, saçı sakalına karışmış, kadın kılıklı, hippi, batı modeline bürünmüş görünümlülere, nasıl da zeki, çağdaş, modern etiketi yaftası yapıştırabiliyor hayret ediyorum doğrusu...

Oysa Türk toplumunun zincire vurulmayacak kabuğuna sığmayan sürekli özgürlüğünün peşinden koşan ve kendi özgürlüğünü ve demokrasisini yaşayan bir ırk olduğunu hala kestiremeyen aydınlara sesleniyorum!

Siz özgürlüğü ne zannediyorsunuz acaba...

Mademki siz buna özgürlük ve demokrasi diyorsunuz, bende kendi özgürlüğümce ve demokrasimle, kendini aydın diye adlandıranları böyle tanımlıyorum o zaman.

"Saymaya kalksan zaten bir avuç kıl görüntülü çapulcu, ukala zihniyetlerin kimlikleri arkasında saklanmış tiplerdir."

Ve biliyorum ben Müslüman Türk bir aile çocuğu olarak bana yakışmaz, insan olduğunuz için sizlerden özür diliyorum.