Politika

Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Karabağ, Azerbaycan toprağıdır, bunun dışında bir statünün dayatılması asla kabul edilmeyecektir”

Abone Ol

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Karabağ, Azerbaycan toprağıdır. Bunun dışında bir statünün dayatılması asla kabul edilmeyecektir. Ermenistan-Azerbaycan arasındaki son olumsuz gelişmeyi kınıyorum bölgedeki gelişmelerin süratle sona ermesini temenni ediyorum” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler 78. Genel Kurulunda konuştu. Güven ve dayanışma içerikli bir temayla toplanan 78’inci Genel Kurul’un tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını temenni eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dünyamızın geleceği konusunda, geçtiğimiz yıl burada yaptığımız değerlendirmelere kıyasla daha iyimser bir tablo çizmek maalesef mümkün değildir. Karşımızdaki fotoğraf; küresel ölçekte, giderek daha fazla, daha karmaşık, daha tehlikeli sınamalarla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor” dedi.

Türkiye’nin güneyinde, kuzeyinde, doğusunda ve batısında pek çok çatışma, savaş, insani kriz, siyasi çekişme ve sosyal gerilim yaşandığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Küresel ekonomik sorunlarla birleşerek sürekli büyüyen bu sınamalarla baş etmek her geçen gün daha da zorlaşıyor. Avrupa’nın doğu sınırlarında yaşanan savaş, yol açtığı insani trajediye ilave olarak, ekonomiden güvenliğe, enerjiden gıda güvenliğine her alanda ciddi sorunlar ortaya çıkardı” dedi.

“Yabancı karşıtlığı, ırkçılık ve İslam düşmanlığının yeni bir krize dönüşme emareleri, son bir yıldır endişe verici boyutlara ulaştı”

Suriye ile Kuzey Afrika ve Sahel bölgesinde vekalet savaşlarının aracı haline dönüştürülen terörizmin, kırılganlığı hızla artan uluslararası güvenlik iklimine onarılamaz zararlar verdiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Küresel güçlerin ihtiraslarını kullanarak büyüyen terör örgütlerinin faaliyet alanları, teknolojik gelişmeler ile kötüleşen sosyo-ekonomik şartlardan da istifadeyle, adeta bir salgın gibi geniş coğrafyalara yayılıyor. Yabancı karşıtlığı, ırkçılık ve İslam düşmanlığının yeni bir krize dönüşme emareleri, son bir yıldır endişe verici boyutlara ulaştı” açıklamasını yaptı.

6 Şubat depremlerinde Türkiye’ye gösterilen destekleri hatırlatan Erdoğan, “50 binden fazla insanını kaybettiği, 850 bin yapının kullanılamaz hale geldiği, milyonlarca insanı barındıran şehirlerin adeta yerle yeksan olduğu bu kara gününde ülkemize gösterilen dostluk, bizler için önemli bir teselli kaynağıdır. Dünyanın 100’ü aşkın ülkesinden yardım çağrımıza destek veren tüm dostlarımıza, ülkem ve milletim adına, teşekkür ediyorum. Depremin yaralarını sarmak, şehirlerimizi bir an önce ayağa kaldırmak için çalışmalarımızı yoğun bir şekilde sürdürüyoruz” diye konuştu.

Birkaç gün önce de, güçlü tarihi bağlarımızın bulunduğu Libya’nın, fırtına ve selin yol açtığı ağır yıkımlara ve can kayıplarına maruz kaldığını söyleyen Erdoğan, felaketin ardından, Türkiye olarak, 10 bini aşkın insanın hayatını kaybettiği, binlerce kişiden halen haber alınamadığı Libya’ya yardım için hemen harekete geçildiğini aktardı.

“Libyalı kardeşlerimizi de yalnız bırakmadık, bırakmayacağız”

İlk etapta, üç gemi ve üç uçakla, 567 personelin yanı sıra yüzlerce araçtan, binlerce ton iaşe, barınma ve sıhhi malzemeden oluşan yardımları bu ülkeye gönderdiklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sivil toplum kuruluşlarımız da, kendi imkanlarıyla bölgedeki çalışmalara katılıyor. Dünyanın neresinde bir mağdur, mazlum varsa yanında yer alan bir ülke olarak, Libyalı kardeşlerimizi de yalnız bırakmadık, bırakmayacağız. Dost ve kardeş ülkelerin de Libya halkına yardım için seferber olacağına inanıyorum. Ülkemiz gibi şiddetli bir depremle sarsılan Faslı kardeşlerimize de geçmiş olsun dileklerimi buradan iletiyorum” dedi.

Genel Kurulun bu yılki temasının, Türkiye’nin hedefleriyle birebir örtüştüğünü görmekten memnuniyet duyduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında hayata geçirmeye başladığımız ‘Türkiye Yüzyılı’ vizyonumuz, bu örtüşmenin en somut ifadesidir. Küresel adaletsizlikleri ortadan kaldıran, ekonomik eşitsizliklerin üzerine giden, barış, güvenlik, istikrar ve refah üreten, etkili, kapsayıcı ve insanlığı kucaklayıcı, velhasıl tüm insanlığın hayrına bir uluslararası sistemin tesisi çağrımız giderek daha çok yankı buluyor” açıklamasını yaptı.

“Güvenlik Konseyi, artık dünya güvenliğinin teminatı olmaktan çıkmış, 5 ülkenin siyasi stratejilerinin çarpışma alanı haline gelmiştir”

Genel Sekreter Gutteres’in geçtiğimiz günlerde yaptığı, “İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan kurumların bugünün dünyasını yansıtmadığı” tespitine katıldıklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu tespit, bizim ‘Dünya 5’ten büyüktür’ çağrımızı ifade ediyor. Güvenlik Konseyi, artık dünya güvenliğinin teminatı olmaktan çıkmış, 5 ülkenin siyasi stratejilerinin çarpışma alanı haline gelmiştir. Kıbrıs’ta yaşanan son hadiseleri, bu içi boşalmış, adalet ve güven telkin etmeyen kurumsal yapının bir tezahürü olarak değerlendiriyoruz. Barış ve istikrarın güçlendirilmesine yönelik sayısız inisiyatife öncülük etmiş bir ülke olarak, Sayın Gutteres’in ‘Barış İçin Yeni Gündem’ oluşturulması çağrısına önem veriyoruz” diye konuştu.

“Dünya piyasalarına 33 milyon ton tahıl ürünü sevk edilmesini sağlayarak, küresel açlık krizi tehlikesinin önüne geçtik”

Türkiye’nin Rusya-Ukrayna savaşının başından beri “savaşın kazananı, barışın kaybedeni olmaz” teziyle, hem Rus, hem Ukraynalı dostlarımızı masada tutmaya gayret ettiğini belirten Erdoğan, “Savaşın, Ukrayna’nın bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü temelinde, diplomasi ve diyalogla sona erdirilmesine yönelik çabalarımızı artırarak sürdüreceğiz. Birleşmiş Milletlerle birlikte başlattığımız Karadeniz Girişimi’yle, dünya piyasalarına 33 milyon ton tahıl ürünü sevk edilmesini sağlayarak, küresel açlık krizi tehlikesinin önüne geçtik. Şahsi gayretlerimiz neticesinde Girişim 3 kez uzatıldı. Ancak, Girişimin 17 Temmuz itibarıyla çıkmaza girmesi, dünyayı yeni bir krizle yüz yüze bıraktı” şeklinde konuştu.

Küresel açlık tehlikesiyle karşı karşıya bulunan coğrafyalara uzanan bu insani köprünün bir şekilde idamesi için temaslarının süreceği mesajını veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Öncelikle 1 milyon tahılın Afrika ülkelerine sevkini öngören planı, bu bakımdan önemsiyoruz. Amacımız; çevremizdeki çatışma ve ihtilaflar karşısında dünya barışına ve refahına mümkün olan en büyük katkıları sunmaktır. Artık 13’üncü yılına giren Suriye’deki insani trajedi, köken ve inanç fark etmeksizin, bölgedeki herkesin hayat şartlarını daha da zorlaştırıyor” ifadelerini kullandı.

“BM’nin bölgedeki sınır-ötesi insani yardım operasyonunun kesintiye uğraması, talihsiz bir gelişmedir”

Türkiye’nin Suriye’nin hem siyasi birliğini, hem sosyal bütünlüğünü, hem de ekonomik yapısını tehdit eden gelişmelere karşı ilkeli, yapıcı ve adil tutum ortaya koyan yegâne ülke konumunda olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

“Güneyimizdeki krizin, halkın meşru beklentilerini karşılayacak kapsamlı, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözümle sona erdirilmesi, giderek daha önemli hale geliyor. Ülkemizde 14 milyon insanımızı etkileyen 6 Şubat depremlerinin yıkıcı etkisi Suriye’de de kendini göstermiştir. Özellikle kuzeybatı Suriye’de, zaten sıkıntılı olan insani durum, daha da kötüleşmiştir. Tam da böyle bir dönemde, Birleşmiş Milletlerin bölgedeki sınır-ötesi insani yardım operasyonunun kesintiye uğraması, talihsiz bir gelişmedir. Türkiye olarak, Suriye’nin kuzeyinde zor şartlarda hayat mücadelesi veren 4 milyonu aşkın insanı, elbette kaderine terk etmeyeceğiz” değerlendirmesini yaptı.

Sınırların ötesinde inşa edilen konutlar tamamlandıkça, sığınmacıların buralara geri dönüşünün hızlanacağını dile getiren Erdoğan, “Ancak, Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğine en büyük tehdit, bu ülke üzerinde hesabı olan güçlerin güdümündeki terör örgütlerine verilen açık destektir. Bir yandan PKK-PYD terör örgütünün, diğer yandan mezhep ayrışması üzerinden organize edilen radikal grupların cenderesi altında bunalan Suriye halkı, isyan noktasına gelmiştir. Nitekim, son dönemlerde bunun çeşitli sonuçları ortaya çıkmaya başladı. Bir diğer komşumuz Irak da, karşı karşıya olduğu iç ve dış sınamaları aşmak için samimi bir çaba içindedir” dedi.

“Bölgede her başları sıkıştığında DEAŞ bahanesine sarılanların oyunları artık ifşa olmuştur”

Irak’ın siyasi birliğini, toprak bütünlüğünü, yeniden imar çalışmalarını tahkim eden, ülkeyi oluşturan unsurlar arasında ayrım gözetmeyen bir anlayışla hareket ettiklerini ifade eden Erdoğan, “Bölge ülkeleri olarak hayata geçireceğimiz Kalkınma Yolu projesiyle, inşallah bölgesel entegrasyonu daha da güçlendireceğiz. Bölgede her başları sıkıştığında DEAŞ bahanesine sarılanların oyunları artık ifşa olmuştur. DEAŞ’la, fiilen en büyük mücadeleyi vermiş, bu örgüte en büyük kayıpları yaşatmış ve sorunun önündeki-arkasındaki gerçekleri çok iyi bilen bir ülke lideri olarak açık konuşmak istiyorum” şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Suriye ve Irak başta olmak üzere, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Sahel’de kendi siyasi ve ekonomik çıkarları için DEAŞ ve benzeri örgütleri paravan olarak kullananların riyakarlıklarından bıktık, usandık. Bu bölgelerdeki tehdit sadece DEAŞ değildir. Asıl tehdit, vekalet savaşlarının aracı olarak kullanılmak üzere beslenen, palazlandırılan terör örgütleridir, paramiliter gruplardır, paralı askerlerdir ve kim daha yüksek fiyat verirse onlara çalışan kimi yerel unsurlardır. Karşımızdaki bu gerçeğe rağmen, sırf kendi siyasi ve ekonomik çıkarları için terör örgütleriyle çalışmaya devam eden ülkelerin, terörden ve bununla bağlantılı sorunlardan şikâyet etmeye hakkı yoktur” diye konuştu.

“Tüm kalbimizle bir kez daha diyoruz ki Dünya 5’ten büyüktür”

Böyle bir dünyada, ister çatışma bölgesinin hemen yanında yer alsın, ister çok uzakta okyanuslarla çevrilmiş bir karada yaşasın, hiç kimse güvende olmayacağını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”İşte bunun için diyoruz ki; Birleşmiş Milletler’in öncülüğünde dünyanın güvenliğini, huzurunu, refahını sağlamakla görevli kurumları hızla yeniden yapılandırmalıyız. Coğrafyasıyla ve demografisiyle, dünyadaki tüm kökenleri, inançları, kültürleri temsil yeteneğine sahip bir küresel yönetim mimarisi inşa etmeliyiz. Netice olarak, tüm kalbimizle bir kez daha diyoruz ki; Dünya 5’ten büyüktür, daha adil bir dünya mümkündür” dedi.

“Kıbrıs Türk tarafı, Kıbrıs meselesinde adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm bulunması için daima samimi gayret göstermiştir”

Türkiye’nin dünya üzerinde yaşanan sorunlara yaklaşımlarını genel kurulla paylaşan Erdoğan, “Doğu Akdeniz’in barış, refah ve istikrarın egemen olduğu coğrafyaya dönüşebilmesi, ancak tüm tarafların hak ve hukukuna saygı gösterilmesiyle mümkündür. Bizim kimsenin hakkında gözümüz yoktur, kimsenin de haklarımızı yok saymasına müsaade etmiyoruz, etmeyeceğiz. Kıbrıs meselesinin ortaya çıkmasının 60’ıncı yıldönümündeyiz. Kıbrıs Türk tarafı, Kıbrıs meselesinde adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm bulunması için daima samimi gayret göstermiştir” diye konuştu.

Bu çözümün artık federasyon modeli temelinde gerçekleşemeyeceğinin, herkesin kabul ettiği bir gerçek olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Uluslararası toplumu bunu kabullenerek, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin bağımsızlığını tanımaya, bu ülkeyle diplomatik, siyasi ve ekonomik bağlar kurmaya davet ediyoruz. Ada’daki Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nden de, sergilemekle mükellef olduğu tarafsızlığa titizlikle riayet etmesini bekliyoruz. Zaten itibarı zedelenen bu gücün, Kıbrıs’ta yeni bir itibar kaybıyla daha karşı karşıya kalmasını istemeyiz. Köklü tarihi ve gönül bağlarına sahip bulunduğumuz Yemen’deki durum bizi derinden yaralamaktadır” ifadelerini kullandı.

Erdoğan, bu sorunun en kısa sürede, Yemen’in milli birliği ve toprak bütünlüğü içerisinde çözüme kavuşturulmasının en büyük temennileri olduğunu söyledi.

“Ortadoğu’ya kalıcı barışın gelebilmesi, ancak Filistin-İsrail sorununun nihai bir çözüme kavuşturulabilmesiyle mümkündür”

Mısır’la bir müddet durağan seyreden ilişkilerin, her alanda geliştirmeye başlandığı bir döneme girildiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu yeni dönemde işbirliklerimizi karşılıklı fayda temelinde ilerletmeye kararlıyız. Ortadoğu’ya kalıcı barışın gelebilmesi, ancak Filistin-İsrail sorununun nihai bir çözüme kavuşturulabilmesiyle mümkündür. Filistin halkını ve devletini, uluslararası hukuk temelinde meşru haklarına kavuşması yolunda verdikleri mücadelede desteklemeyi sürdüreceğiz. Bir kez daha tekrarlayacak olursak; 1967 sınırları temelinde bağımsız ve coğrafi bütünlüğü haiz bir Filistin devleti hayata geçirilmeden, İsrail’in de aradığı huzuru ve güveni bulabilmesi zordur. Bu çerçevede, Kudüs’ün, özellikle de Harem-i Şerif’in tarihi konumuna saygı gösterilmesinin takipçisi olmaya devam edeceğiz” dedi.

“Kosova ve Sırbistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesi için yürütülen süreçleri aktif şekilde destekliyoruz”

Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:

“Balkanlarla, kökleri tarihe dayanan güçlü siyasi, ekonomik ve insani bağlarımız var. Avrupa’nın bu kritik bölgesinde istikrarın sağlanması, anlaşmazlıkların diyalog yoluyla çözülmesi için ikili, bölgesel ve uluslararası platformlarda yoğun çaba gösteriyoruz. Son dönemde gerginleşen Kosova ve Sırbistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesi için yürütülen süreçleri aktif şekilde destekliyoruz. Bölgesel ve küresel sınamaların giderek giriftleşen yapısı, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin sağlıklı bir zeminde ilerletilmesine, her zamankinden daha fazla ihtiyaç olduğuna işaret ediyor. Avrupa Birliği’nden beklentimiz, uzun süredir ihmal ettiği ülkemize yönelik yükümlülüklerini süratle yerine getirmeye başlamasıdır. Özellikle Türkiye’ye yönelik sergilenen ikircilikli tavırların artık bir son bulması gerekiyor.”

“Afrika Birliği’nin, bizim de çok güçlü destek verdiğimiz G20 üyeliğini memnuniyetle karşıladık”

“Latin Amerika ve Karayipler coğrafyası, insani dış politikamızın tüm unsurlarını harekete geçirdiğimiz, dostluk bağlarımızın her geçen gün kuvvetlendiği bir diğer bölgedir” diyen Erdoğan, “Önümüzdeki dönemde bu ilişkileri, Türkiye-Latin Amerika ve Karayipler Ortaklık Politikasına dönüştürmeyi hedefliyoruz. Kuruluşunun 60’ıncı yıldönümünde Afrika Birliği, Kıta’nın kendi kaderini eline alıp ayağa kalkmasının abidevi bir sembolüdür. ‘Afrika’nın sorunlarına Afrikalı çözümler’ bulma iradesiyle başlayan süreç, dünyanın en önemli kalkınma projelerinden biri haline dönüşmüştür. Yürüdüğü bu yolda Afrika’ya eşlik etmek amacıyla, Kıta’yla dostluk bağlarımızı stratejik ortaklıkla taçlandırdık. Afrika Birliği’nin, bizim de çok güçlü destek verdiğimiz G20 üyeliğini memnuniyetle karşıladık” açıklamasını yaptı.

“Nijer’in en kısa zamanda anayasal düzene, demokratik bir yönetime kavuşmasını ümit ediyoruz”

Bununla birlikte, Sahel Bölgesi’nin ciddi siyasi, ekonomik, sosyal ve güvenlik sınamalarıyla yüzleştiğinin bir gerçek olduğunu söyleyen Erdoğan, “Son dönemde sıkıntılı günler yaşayan Nijer’in en kısa zamanda anayasal düzene, demokratik bir yönetime kavuşmasını ümit ediyoruz. Nijer’e yapılacak herhangi bir askeri müdahalenin, bu ülkeyle birlikte bölgenin tamamını daha derin bir istikrarsızlığa sürükleme riski vardır. Yeniden Asya Girişimimiz, ata yurdumuz olan Asya ile ilişkilerimizi karşılıklı yarar ve ortak öncelikler temelinde daha da ileri taşıma irademizin sembolü haline gelmiştir. Güney Kafkasya’da barışın, huzurun ve işbirliğinin tesisi yolunda önümüzde tarihi bir fırsat bulunuyor. Bu fırsatı değerlendirmek için Ermenistan’la iyi komşuluk ilişkilerini ve tam normalleşmeyi hedefleyen bir süreç başlattık” dedi.

“Artık herkesin kabul ettiği gibi, Karabağ, Azerbaycan toprağıdır”

Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki görüşme sürecini başından beri desteklediklerini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ancak Ermenistan’ın, bu tarihi fırsatı yeterince değerlendiremediğini görüyoruz. Ermenistan’ın başta Zengezur Koridoru’nun açılması olmak üzere verdiği sözleri yerine getirmesini bekliyoruz. Artık herkesin kabul ettiği gibi, Karabağ, Azerbaycan toprağıdır. Bunun dışında bir statünün dayatılması asla kabul edilmeyecektir. Ermeniler dahil herkesin Azerbaycan topraklarında barış içinde yan yana yaşaması öncelikli hedefimiz olmalıdır. ‘Tek millet, iki devlet’ şiarıyla hareket ettiğimiz Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü korunma yönünde attığı adımları destekliyoruz. Kadim medeniyetimizin köklerinin uzandığı ve aynı kültürü paylaştığımız Orta Asya ülkeleriyle işbirliğimizi güçlendiriyoruz” diye konuştu.

Türk Devletleri Teşkilatı’nın, bölgesel ve küresel düzeyde giderek daha etkin bir aktör haline dönüşmesinden memnuniyet duyduklarını söyleyen Erdoğan, “Yarım asırdır zor günler yaşayan Afgan halkının, siyasi saiklerden bağımsız olarak, çok ciddi insani yardıma ve desteğe ihtiyacı var. Ülkedeki Geçici Hükümetin, toplumun tüm kesimlerinin adil bir şekilde temsil edildiği kapsayıcı bir yönetime dönüşmesi; Afganistan’ın önünü açacak ve uluslararası alanda olumlu karşılık bulacaktır. Güney Asya’da bölgesel huzurun, istikrarın ve refahın önünü açacak bir diğer gelişme de, Keşmir’de ihtiyaç duyulan adil ve kalıcı barışın, Hindistan ve Pakistan arasında diyalog ve işbirliği yoluyla tesisi olacaktır. Türkiye olarak bu yönde atılacak adımlara desteğimizi sürdüreceğiz. Çin’in toprak bütünlüğü ve egemenliğine saygı duyduğumuzu, her fırsatta altını çizerek ifade ediyoruz” dedi.

“Myanmar ve Bangladeş’te zor şartlarda yaşayan Rohinga Müslümanlarına ilk günden itibaren yardım elini uzatmış bir ülkeyiz”

Türkiye’nin bununla birlikte, güçlü tarihi ve insani bağların olduğu Uygur Türkleri’nin hak ve özgürlüklerinin korunmasıyla ilgili hassasiyetini dile getirmeyi ve gündemde tutmayı sürdüreceğini belirten Erdoğan, “Myanmar ve Bangladeş’te zor şartlarda yaşayan Rohinga Müslümanlarına ilk günden itibaren yardım elini uzatmış bir ülkeyiz. Yerlerinden edilmiş durumdaki Rohingaların anavatanlarına güvenli, gönüllü, onurlu ve kalıcı şekilde dönüşleri sağlanana kadar kendilerine olan desteğimiz devam edecek” şeklinde konuştu.

Gündemlerindeki diğer önemli konunun küresel sınama, enerji güvenliği konusu olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi:

“Türkiye, son 20 yıldır enerji alanında gerçekleştirdiği yatırımlar sayesinde, kendi enerji güvenliğini sağlama yönünde önemli mesafe kat etti. Çalışmalarımızı, enerjiyi bir çatışma unsuru olmaktan çıkarma ve kullanımını ortak fayda temelinde teşvik etme yönünde yoğunlaştırdık. Bu doğrultuda, Doğu Akdeniz’den Hazar Havzası’na, Karadeniz’den Balkanlar’a kadar geniş bir coğrafyada enerji alanında işbirliği ruhunu ve dayanışmayı ön plana çıkarmak için mücadele ediyoruz. Türkiye ulaştırma alanında da, üzerinden veya çevresinden geçecek tüm projelere destek verebilecek jeopolitik konuma sahiptir. Teknolojik yenilikler, küresel ve bölgesel sınamaları çözmemiz için fırsat olarak değerlendirilmeli, rekabet gücünü artıracak bir koz olarak görülmemelidir.”

“Dünyanın bu kadar geliştiği, refahın bu kadar attığı bir çağda, 735 milyon kişinin açılıkla boğuşmasının hiçbir izahı olamaz”

Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin en önemli başlıkları arasında yer alan “2030’da sıfır açlık” sloganından, maalesef giderek uzaklaşıldığını söyleyen Erdoğan, “Doğrusu biz, açlığı 21’inci yüzyılda hâlâ çözüme kavuşturulamamış bir sorun olarak kabullenmekte zorlanıyoruz. Dünyanın bu kadar geliştiği, refahın bu kadar attığı bir çağda, 735 milyon kişinin açılıkla boğuşmasının hiçbir izahı olamaz. Uzaya turistik yolculuk için yüz milyonlarca dolar harcanırken, Afrika’dan Asya’ya milyonlarca insan bir lokma yiyecek ekmek dahi bulamıyorsa, hiçbirimiz kendimizi güvende hissedemeyiz. Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin hayata geçirilmesi için tüm ülkeleri güçlü irade sergilemeye davet ediyoruz. Kalkınma yardımları konusunda dünyanın en cömert ülkeleri arasında yer alan Türkiye’nin bu çağrıyı yapma hakkı olduğuna inanıyoruz. İklim değişikliğine bağlı küresel sıcaklık artışının 1,5 santigrat dereceyle sınırlı tutulabilmesi giderek zorlaşıyor. Bunun şartlarından biri, kalkınmakta olan ülkelerin çabalarının finansal ve teknolojik olarak desteklenmesidir” dedi.

“Sıfır Atık Hareketini, Birleşmiş Milletlerde 105 ülkenin ortak sunuculuğunda kabul edilen kararla, küresel boyuta taşıdık”

“Gıda güvenliğinin” iklim değişikliğinden etkilenen alanların başında geldiğini aktaran Erdoğan, “Su ve toprak kaynaklarının sürdürülebilir kullanımına yönelik doğru politikalar ve yatırımlar geliştirip uygulamalıyız. Çocuklarımıza, bilinçsiz tüketimden doğan kirliliğe boğulmuş ve doğal kaynakları tüketilmiş bir dünyayı miras bırakamayız. Bu anlayışla, daha yaşanabilir ve adil bir dünya vizyonuyla Eşim Emine Erdoğan’ın himayesinde ülkemizde başlattığımız Sıfır Atık Hareketini, Birleşmiş Milletlerde 105 ülkenin ortak sunuculuğunda kabul edilen kararla, küresel boyuta taşıdık” dedi.

“Tüm ülkeleri, uluslararası kurumları ve sivil toplum kuruluşlarını Sıfır Atık Hareketine destek vermeye davet ediyorum”

Dün Türkevi’nde “Küresel Sıfır Atık İyi Niyet Beyanını” imzaladıklarını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sıfır Atık hedeflerimizin, iklim değişikliğiyle mücadeleye ve sürdürülebilir kalkınma çabalarına önemli katkılar sağlayacağına inanıyoruz. Buradan tüm ülkeleri, uluslararası kurumları ve sivil toplum kuruluşlarını Sıfır Atık Hareketine destek vermeye davet ediyorum. Bilhassa gelişmiş ülkelerde bir virüs gibi yayılan ırkçılık, yabancı karşıtlığı, İslam düşmanlığı artık tahammül edilemeyecek seviyelere ulaşmıştır. Masum insanların maruz kaldığı nefret söylemi, kutuplaşma ve ayrımcılık, dünyanın dört bir köşesinde sızlatmadık vicdan bırakmıyor. Ne yazık ki pek çok ülkede popülist siyasetçiler, bu tehlikeli akımları teşvik ederek ateşle oynamayı sürdürüyor. Avrupa’da Kur’an-ı Kerim’e karşı düzenlenen menfur saldırılara, ifade özgürlüğü maskesi altında izin vererek eylemleri teşvik eden zihniyet, esasen kendi eliyle kendi geleceğini karartmaktadır. Türkiye olarak, Birleşmiş Milletler, AGİT ve İslam İşbirliği Teşkilatı başta olmak üzere, tüm platformlarda İslam düşmanlığıyla mücadeleye yönelik girişimleri desteklemeye devam edeceğiz. Hangi inanca mensup olursa olsun, kutsallara saldırıyı kabullenmeyen tüm dostlarımızı da mücadelemize omuz vermeye davet ediyorum. Her birine birkaç cümleyle temas etmeye çalıştığım tüm bu meydan okumalarla mücadele ortak sorumluluğumuzdur.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasının devamında şu ifadeleri kullandı:

“Bu sorumluluğu ancak etkin işbirliği, dayanışma ve insani değerlere sıkı sıkıya sahip çıkarak yerine getirebiliriz. Maalesef son dönemde insanı insan yapan kadim değerler, çok ağır saldırı altındadır. Doğrudan insanı, insanın fıtratını, geleceğini ve sosyal bünyeyi tehdit eden bu saldırıların hedefinde öncelikle aile vardır. Bu bakımdan aileye ve aile müessesesine sahip çıkmak; insana ve tüm insanlığın istikbaline sahip çıkmak demektir. Giderek artan küresel dayatmalar karşısında tüm dostlarımızı aile müessesesinin korunmasında hassasiyet göstermeye çağırıyorum. Bu sene 100’üncü yılını kutlayan Türkiye Cumhuriyeti olarak, herkes için barış, refah, güvenlik yönünde, tüm insanlığın yararına adımlar atmayı sürdüreceğiz. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 78’inci toplantısında yapılacak çalışmaların, küresel işbirliği ve dayanışma ruhunu güçlendirmesini temenni ediyorum.”

Azerbaycan Ermenistan arasındaki yaşananları kınadığını belirten Erdoğan, “Sorumluluğunu hissettiğimiz Ermenistan- Azerbaycan arasındaki son olumsuz gelişmeyi kınıyorum bölgedeki gelişmelerin süratle sona ermesini temenni ediyorum” dedi.