Zaman ve mekan arasında kendi varlığını keşfetmeye çıkan insan aidiyetini kuracağı bir varlığa doğru akmaktadır. Bir çıkış kapısı arayan insan için bu bazen bir sokak, bazen mahalle, bazen şehir oluyor. Bu kapının ardında ve berisinde aynı sevinç, keder ve daha nice duygular birikmiş beklemekte.
Günümüzde kuşatıldığımız küreselleşme ilişkileri fişe takılı olduğumuz müddetçe bizi kapsamakta. Dün ile bugün arasında bağ kurma bilincimiz yarının bilinmeyen kaygısı ve yine yarının her an elde edebileceğimiz ihtiras dolu imkanları tarafından tarumar edilmekte. Yarının kaygı ve imkanlarına sığınmayı fişe takılı olduğu müddetçe tercih eden insan farkına olmadan küreselleşme ile gittikçe kendi yalnızlığına çekilmekte.
İnsan bu kısırlıktan kurtulacak bir donanıma sahiptir. Çünkü o aittir. Kalbi var. Sevmeyi biliyor. Aşkın yolcusudur.
Hele Anadolu insanının bin yıllık tecrübesi var. Selam vermeyi biliyor. Onun için küreselleşme fethedilecek diyarlar anlamına gelmez. Anadolu insanı için küreselleşme selam verecek yeni insanları bilme, tanıma anlamına gelir. O kalpleri fethetmenin yolcusudur.
Her ne kadar küreselleşmenin eseri şehirlerde ve ilişki türü içinde kuşatılmış olsa da sahip olduğu tecrübesine muhtaç olan diğer tüm insanlar adına bu yolda yürümeye devam edecektir.
Kuru ekmekle bayat peynir ve zeytini afiyetle yemesini bilen, toprağa sırtüstü uzanıp gökyüzünü seyretmesini bilen ve yürünecek yolları bilip kendini varlığın yoluna seyyah edinen Anadolu insanı için küreselleşme bir son değildir.
Dün başardığı gibi bugün de zaferle çıkacağı bir tümsektir.