Nesillerimizin kendilerini tanımlamalarında çokça rastladığımız ''şu zamanlarda da bunları yapardık, bunlar vardı, nerede o eski bayramlar'' ifadelerinin yanında sıkça gözden kaçan ve yürek burkmakta üstüne olmayan bir cümleyi hatırlatmak istiyorum sizlere. ''Orada bir ağaç vardı, çocukken tepesinden inmezdik''. Çocukluğumuzun anılarında dolaştığımız şu günlerde baktığımızda binaların, çitlerin ve betonarme daha nice yapıların yerini aldığı ağaçların hayaletleriyle baş başa kaldığımızda kesimin getirdiği acıdan çok gelecek kuşaklarımızın, nesillerimizin hafızalarında tırmanmak için can attığı, küçük bedenlerini anne babalarına kendilerini kanıtlamak için tehlikeye attıkları ve kendilerini tatlı sulu meyveleriyle ödüllendirdikleri ağaçların hatıraları onlar için korkarım ki hiç olmayacak. Korkarım torunlarımız ve onların nesilleri karman çorman bu şehir hayatının çocuksu neşeyi öldürdüğü gibi yeşili de öldüren acımasız griliğin sebebiyle bir ağaca yaslanmanın, tırmanmanın, ona dokunmanın ve insandan başka bir varlıkla dost olabileceğinin kanıtı olan yeşil saçlı ağaçlar hatıralarında yer edemediği gibi çocuklarına da bunları aktaramayacak.
Ancak umut dolu bir gün her karanlığın sonunda beliriyor. Bu gün otobüste yolculuk ederken metrelerce yükseklikte olan duvarın çatlağından ince, güçten habersiz ve rüzgarın acıyarak onu es geçtiği minnacık bir çam ağacının eğik duruşunu kendime selam vermesi olarak kabul ettim. Daha önce bitkilerin duvarların çatlaklarından çıktığına sürekli şahit olurdum. Ağacın ise insan elinden çıkma tarihi bir duvardan kendini göstermesi, adeta ''Beni unutmayın, ben sizin tutunacak dalınızım'' demesi çocuk ruhlu herkese gözlerini yaşarttırabilirdi.
Eğer bu umut dolu ve hırslı ağacın ruhu sizlere dokunabilmişse eğer onun sizlerden bir ricası olduğunu da hissetmişsinizdir kalbinizin bir yerlerinde. Torunlarımıza, çocuklarımıza ve bu topraklarda büyüyecek, bizler yaşlanınca tutunacak dalımız olacak yeni nesillerimize eğilip büzülmeden, hastalanmadan ya da yaşlanmadan ilk adımı bizler atarak onların neşeyle tutunacakları dalları, tırmanacakları ağaçları ve yiyecekleri meyveleri bizler ekelim toprağa. Küçük harcamalarımızdan kıstığımız, kuruş demeden biriktirdiğimiz ama koca yüreklerimizden sevgiyle çıkacak cüzi miktarları çocuklarımızın geleceği olduğunu bilelim. Uzun yaşamasına, topraklarımıza bereket getirmesine niyet edelim ve sizden dileğim fırsat buldukça ekelim küçük, cılız ama yaşama hevesiyle dolu fidanlarımızı. Sonra derin bir nefes alalım, onun verdiği oksijene şükredelim ve zorda kaldığımızda tutunacak bir dal ektiğimizi bilerek yaşayalım.