Son zamanların en favori eğilimi iktidarın açığını aramak veya yerinde eleştiri yapmaktan ziyade çok izlenme isteği yada izlenmeme korkusu ile yapılan haberler. Yerelde de Genelde de Medyatik medya hastalığı, bunun artık bir haber konusu haline geldiği aşikar . Haklı eleştiriler elbette olacak daha iyisini daha güzel hizmetleri alabilmek için olmalı da. Ancak, Kantarın topuzunu kaçırmadan , ayrıştırmadan, ötekileştirmeden yapılabilmesi gerekse de, başarılamadığı bariz ortada iken yapılan eleştiriler yapıcı mi bozucumu bunu ayırt etmek bir o kadar anlaşılması zor hale geliyor maalesef.
Akıllardaki soru şu milletimizin menfaatine olan kazanım sağlayan yatırımları, gelişmeleri neden tebrik edemiyoruz?
Diğer bir taraftan ise; henüz etkileri devam etmekte olan, hem İstanbul halkını hem tüm Türkiye'yi derinden endişelendiren şehrin göbeğinde yaşanan kar mağduriyetinin karşısında sessiz kalmak. Bu Tedbirsizlik hizmetsizlik neden yaşandı diye soramamak? Neden?
Salgından hem maddi hem manevi etkilenen, ülkemizin dört bir köşesinde kışın ağır etkileri ile mücadele eden halkımız evlere, işlerine gelen fatura şokunu yaşadı. Kullanımı lüks sayılmayacak olan zengininden, ihtiyaç sahibine kadar hayatin sürdürülebilmesi için gereksinim olan doğalgaz ve elektrik faturaları vatandaşa bir yük daha oldu. Güçlü devletimiz derhal bunun önüne geçeceğinin hem ülkemizde hem Dünyada yaşanan bu krizin en azamı zararla atlatılacağı inancım tam. Milletçe üzerimize düşen inancimizlada bağdaşan israf etmemeği, ilkokul sıralarından günümüze hafızalarda "tutumluluk " şimdi neden yok? hayatımızda ne kadar israf etmiyoruz ne kadar uygulayabiliyoruz sorgulamak lazım. Çöp konteynırlarının içindeki ekmeklerden , boşa akıtılan sulardan, boşa giden her bir kilo wattan sorumluyuz. Ülkemizde günde ortalama 10 milyon ekmek israf ediliyor. İsraf edilen her bir damla su için, bir dilim ekmek için terazinin diğer kefesine kendimizide koyma vaktidir, bilinçli kullanım için ilkokul sıralarında öğrendiklerimizi hatırlama zamanı geldi.
Tedbirde kusur eden takdire bahane bulur. Halka hizmetin önemini ve nasıl olduğunu yerli Ve milli ihasıyla, sihasıyla vs.. gördük ve görmeye devam etmekteyiz. Şehir hastaneleri yapılırken "ya hasta yoksa hastane yapıyorlar " lakırdıları hala kulaklarımızda iyi bir öngörü ile aslında nelere ihtiyaç olabileceğini tahmin etmek ve bunun için tedbir almak hiçte zor olmasa gerek.
Şimdi kusur "Dünyanın en doğru işini de yapsalar iktidarı övecek değiliz." Diyenlerin eleştirilmemesinde mi? Yada kusur Dünyanın en iyi işlerine imza atan halkın seçtiklerinin icraatlarını görmezden gelenlerde mi?
Gökten üç top kar düştü biri İstanbul halkının vicdanına biri faturalara bir diğeri de medyatik medyanın olsun.