Kısa bir aradan sonra yine bu güzel gazetenin naçizane köşesinde siz kıymetli okurlarımızla beraber olmaktan mutluyum. Keşke bu güzel köşeden sizlere pek mutlu ve sevindirici haberler de verebilsem bu hafta ama maalesef bildiğiniz üzere dünya gündemi buna izin vermiyor.
Günlük haberlerden takip ettiğiniz üzere gezegenimizde doğal afetlerle pek de doğal olmayan virüs salgınları ve yangınlar mevcut. Ülkemizde ise suni olan onlarca olay olduğu aşikar. Şahsen vakaların suniliğine basından takip ederek karar veriyorum. Şimdi haberlerde kısmen işittiğiniz ciddi bir gündemden bahsedeceğim.
Amerika'da RAND Corporation tarafından yayınlanan bir rapordan bahsedeceğim size. Rapor dediysem öyle üç beş sahife zannetmeyin. Bayağı nitelikli bir roman boyutunda, 276 sayfa. Liste fiyatı da 48. Neyse, bu kısmı bizleri pek ilgilendirmiyor. Bizi asıl ilgilendiren Türkiye ile ilgili raporu yayınlayanlar ve içeriğinde yayınlananlar. Amerika'da RAND Corporation nasıl bir kuruluş? ABD'de ne derece etkisi var? Raporun yayınlanma amacı ne? Türkiye'de darbe olabilir iddiası ne? Diğer taraftan, neden güvenlik konusunda en ayrıntılı konulara kadar bu raporda yer verilmiş? Mahalle bekçiliği sistemimizin bu rapor içerisinde yer almasındaki ayrıntıyı detaylıca çözümlemek gerekmez mi? Bu makalede rapordan da bilgiler paylaşarak bu soruları yanıtlayacağız sizler için.
Amerika'da RAND Corporation, ABD Savunma Bakanlığına araştırma raporları hazırlayan ve bakanlık içerindeki stratejileri belirleyen bir kuruluş. Yani ne dediği aslında bizi çok da ilgilendirmez diyemeyeceğimiz bir kuruluş. Çünkü sıradan bir araştırma şirketinin veya herhangi bir haber yayın gurubunun çalışması değil. Bu raporlar çerçevesinde bakanlık stratejileri, politika ve taktikleri düzenleniyor dersek abartmış olmayız. Şunu çok net biliyoruz ki; kurulduğu 2. Dünya Savaşı sırası ve sonrasında bu şirket ABD'ye son derece önemli raporlar hazırlamışlar. Sovyet Rusya sonrası dünya düzeninin planlanmasına önayak olmuşlar ve Arabistan'ı ABD'ye yaklaştırmışlar. Şunu da buraya iliştirmeden geçmek istemem bu kuruluşun en önemli destekçi vakıflarından biri Rockefeller Vakfı tabii ki diğeri de Ford Vakfı.
ABD, Rusya, Suriye ile olan çatışma alanlarımızı bu denli irdeleyip ortaya koyan, savunma bakanlığının isteği üzerine hazırlanmış bir çalışmayı neden açıktan bize yollamışlar? Yani bu raporun amacı ne? Bana göre tepkileri ölçmek amacıyla yayınlanmış bir rapor. Evet, raporu benim gibi incelemiş olanlar diyebilirler ki böyle bir rapor neden tepki ölçmek amacıyla hazırlanmış olsun. El cevap; bu rapor üzerinden Türkiye'den ve diğer devletlerden gelecek olan tepkilerle raporun son şekli hazırlanmış olacak. Darbe konusunda kesin bilgiler vermese de rapordan çıkardığım kadarıyla bir daha ki darbe girişiminde yeni yol haritalarının Türk Genel Kurmay Başkanlığı yapılacak olan değişiklikle planlanacağı tabii ki bunlar tahminler. Raporun kendi içindeki amacı diyor ki;
"Bu rapor, Türkiye'nin Denge Dinamikleri — ABD-Türkiye Stratejik Ortaklığı ve ABD Ordusu için Etkileri, Genelkurmay Başkanlığı Ofisi, G-3/5/7, ABD tarafından desteklenen bir proje kapsamında yürütülen araştırma ve analizleri belgelemektedir. Ordu. Projenin amacı, Türkiye'nin iç, dış ve savunma politikalarındaki eğilimleri analiz etmek ve bunların ABD savunma stratejisi ve kuvvet planlaması üzerindeki etkilerini değerlendirmektir.
Raporun içeriğinde birçok başlık mevcut lakin raporun 31. Sayfasında yer alan ve iç güvenliğe atıfta bulunan kısmı olduğu gibi çevirip paylaşıyorum.
"Polis, Mahalle Muhafızları ve Özel Güvenlik Şirketleri: Gülenistler tarafından da büyük ölçüde sızmış olduğu varsayılan polis gücü, yıllarca neredeyse sürekli tasfiyeye maruz kalmıştı ve 2013 protestolarına yanıt olarak, yerel ve özellikle şehir muhalefetini bastırmak için yoğun bir şekilde askerileştirilmiş ve geniş yetkilere sahipti. En az 40.000 personelin tutuklanması, terörle mücadele operasyonlarının genişletilmesi ve kadrolarına yönelik birkaç hedefe yönelik saldırı, kalan polis kuvvetleri üzerindeki baskılara katkıda bulundu. 2015 ve 2016 yıllarında iç terörizmdeki artış şehirlerin güvenliğini önemli bir sorun haline getirmiştir. Güneydoğudaki PKK ile gerginliğin yeniden tırmanması sırasında, bölge valileri yerel polis güçleriyle çalışan 2.300'den fazla "mahalle muhafızı" (bazen "şehir muhafızları" olarak adlandırılır) işe almaya başladı. Darbe girişiminden sonra muhafızlar Türkiye'nin batı şehirlerinde de ortaya çıktı.20 Ekim 2016'da bir kararname, bu gardiyanların otoritesini genişleterek ağır silah ve teçhizat verileceğini, asgari maaş alacağını ve sosyal güvenlik yardımlarına sahip olacağını açıkladı. . Mart 2017'ye kadar, muhafız sayısının 20 il merkezinde 5.400 erkeğe ulaştığı bildirildi ve çoğunlukla tabanca ve AK-47 tüfekle silahlandırıldı ve aylık maaşı 700 dolara kadar ödedi. İçişleri Bakanlığın da 2017 yılında sadece İstanbul'da bu korumaların sayısını 12.500'e yükseltti. Son olarak, 2015 yılında 350.000'e kadar personel ve 300 milyon 'lık gelir ile özel güvenlik firmaları Türkiye'de giderek daha önemli hale geldi. 2017'nin başlarında, bazı icra kararnameleri, görev başındayken özel güvenlik görevlilerine silah kullanma yetkisi verdi ve yerel yöneticiler bu türden dışarıdan güvenlik temin ettiler muhafızlar (ör. nükleer tesisler, havaalanları veya konferans ve spor alanları için). Kararnameler, eğer yöneticiler devlet yetkililerinin terörle mücadele ve diğer görevler tarafından aşırı gerildiklerini düşünürlerse, yöneticilerin özel güvenlik görevlilerini yetkilendirmeden önce tesislerin stratejik öneme sahip olduğunu beyan etmeleri gerektiğini şart koşarlar."
Raporun hangi kısmını okursanız okuyun bizimle ne kadar ilgilendikleri açıkça belli oluyor. Ne yapmamız gerektiğini, kimlere karşı nasıl tavır almamız gerektiğinin A,B, C planlarını bile araştırıp yazmışlar. Bizi çok sevdiklerinden mi? Zannedersem hayır. Öyle olsa "mecburi müttefik Türkiye" demezlerdi sanırım.
Değerli Okuyucularıma Sevgi ve Saygılarımla...