Son zamanlarda bir modadır sürüp gidiyor şu bizim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi. Ülkemizde adalet yok diyenler, "Şeriatın Kestiği Parmak Acımaz", "Adalet Mülkün Temelidir" ilkelerinden vazgeçip çare olarak gördükleri Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde ki adaletten bir haberler. Ortaçağ Avrupası'nda kurulan inançlarına uymayanları cezalandırmak için Katolik Kilisesi tarafından kurulan Engizisyon Mahkemeleri, yüzyıllar boyunca masum insanları suçlu ilan edip çeşitli işkencelerle katletmişlerdir.
Engizisyon Mahkemeleri, ilk olarak 1184 yılında İtalya'nın Verona şehrinde papazlar meclisi tarafından kurulmuş bir mahkemedir. Hakimleri ise kurdukları şehrin din adamları tarafından seçilirdi. Piskoposlarca yapılan teftişler neticesinde Engizisyon Mahkemelerince cezalandırılacak kişiler tespit ediliyor, bunlara da Mülhid adı veriliyordu. Mülhid olduğuna hükmedilenlerin malı, mülkü zapt edilerek, cezalandırılmak üzere devlet memurlarına teslim edilmekteydi. Bu mahkemeler neticesinde en hafif ceza müebbet hapis cezası idi. Bunun dışında verilen cezalar ise idam edilme ve diri diri yakılarak öldürme cezası idi. Mülhidleri, yani kendi dinlerine uymayanları, herkesin ihbar etmesi mecbur kılınmış ve zorlanmıştı. İhbar etmeyenler hakkında davalar açılıyor ve bu kimselere çeşitli işkenceler uygulanıyordu.
Cehaletin ve yanlış itikadın bir neticesi olan Engizisyon Mahkemeleri, Fransa, Almanya ve İsviçre 'de de kuruldu. İngiltere, Hollanda, İsveç haricinde bütün Avrupa ülkelerine yayıldı. En büyük zulüm İspanya'da Endülüs Müslümanlarına karşı yapıldı. İspanya'da tek bir mahkemenin 28.000 kişiyi ölüme mahkum ettiği bu sayı içerisinde 70'ini Müslümanların oluşturduğu gerçeği idi. Bu mahkemelerin dehşeti hakkında bir fikir vermeye pek de bir gerek yok açıkçası.
Engizisyon Mahkemeleri, 19. Yüzyılın başlarına kadar faaliyetlerine bütün hızıyla devam etti. 1808 yılında Napolyon Bonapart bu mahkemeleri ortadan kaldırdı. 1930 yılında ise Rusya'da, Stalin döneminde kurulan halk mahkemeleri adı altında 15 milyondan fazla masum insanı katlettirdi. 1945'ten sonra Çin'de Mao, kültür ihtilali bahanesiyle yine bu mahiyette bir mahkeme kurarak 10 milyondan fazla insanı katlettirdi. Şimdi günümüze bir bakın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemelerini oluşturanlar kimler ve hala bu ülkeler Papanın buyruğu altında değiller mi? Ülkemizde, bir din alimi şeriat kanunlarını uygulayıp mahkemeler adına karar verse idi, yer yerinden oynar, isyan çıkar, halk ayaklanırdı. Peki, ne işin var o zaman papanın buyruğu altında yargılanmaya, yani demem o ki; inançlarımız gereği önce adaleti kendi içimizde aramalıyız, halkın adaleti yok ise, devletin adaleti yok ise Hakk'ın adaleti muhakkak vardır.