İnsanı ahlaken eğitmeden zihnen eğitmek topluma bela kazandırmaktır.
Theodore Roosevelt
Ahlak ilmine genel olarak baktığımızda ikiye ayrıldığını görüyoruz. Teorik (nazari) ahlak ve pratik (ameli) ahlak. Teorik ahlak; daha çok değerler üzerine incelemede bulunan ve değerin temayülünü araştıran ilim türüdür (etik, aksiyoloji). Daha sık duyduğumuz ismiyle; ahlak felsefesi. Bu felsefe türü aynı zamanda; iyi, kötü, erdem, özgürlük, vicdan, ahlaki karar, ahlak yasası, sorumluluk gibi kavramları ve ahlaki eylemlerin amacını da sorgular. Pratik ahlak ise; insanın yapması gereken ödevlerini gösterir. Yani, başkasının malını izinsiz almanın, yalan söylemenin, gıybet etmenin birer günah olduğunu kabul edip pratikte de uygulamaktır. Aslına bakarsanız sorun da tam burada ortaya çıkıyor. Teorik ahlak mı? Pratik ahlak mı? Dünya genelinde uygulanan eğitim sistemleri içindeki ahlak eğitimine baktığımızda bilgi hamallığından çok da öteye geçemediğini görüyoruz. Sistem iyinin ne olduğunu, erdemin ne olduğunu, vicdanın ne olduğunu ezberletiyor fakat ezber oranına göre pratikte uygulanmasını çok daha az görebiliyoruz.
Bir ülkeyle sınırlamadan dünya genelindeki eğitim sisteminin vardığı son noktaya baktığımızda açıkça göreceğimiz şöyle bir gerçek var; eğitim, herhangi bir konuda bilgi edinmek olarak kısıtlanmış. Misal, bir öğrenci tıp okuyor ise tıp ilmini, kimya okuyor ise kimya ilmini, yönetim okuyor ise yönetim ilmini en son teknolojiyle öğreniyor. Buna rağmen iş hayatına atıldığında ahlakı açısından eğitimi eksik kaldığından birçok sorunla karşılaşıyor ve sonucunda da yaptığı işten ve insanlardan soğuyor.
Almanya'da bir lise müdürü, her eğitim öğretim yılı başında öğretmenlerine şu mektubu gönderirmiş. ''Bir toplama kampından sağ kurtulanlardan biriyim. Gözlerim hiçbir insanın görmemesi gereken şeyleri gördü. İyi eğitilmiş ve yetiştirilmiş mühendislerin inşa ettiği gaz odaları, iyi yetiştirilmiş doktorların zehirlediği çocuklar, işini iyi bilen hemşirelerin vurduğu iğnelerle ölen bebekler, lise ve üniversite mezunlarının vurup yaktığı insanlar... Eğitimden bu nedenle kuşku duyuyorum. Sizlerden isteğim şudur: Öğrencilerinizin insan olması için çaba harcayın. Çabalarınız bilgili canavarlar ve becerikli psikopatlar üretmesin. Eğitim; çocuklarınızın daha fazla insan olmasına yardımcı olursa ancak o zaman önem taşır ve bu da sevgi ve güzel ahlakla olur''.
Sonuç olarak şunu söylemek isterim ki; insanın dört boyutu vardır. Birincisi fiziksel boyut, ikincisi ruhsal boyut, üçüncüsü psikolojik boyut, dördüncüsü ise sosyal boyuttur. Var olan eğitim sistemi genel olarak zihinsel boyutu geliştirmeye yönelik eğitim vermekte. Bu eğitim sisteminden geçen gençler bilgi birikimi olarak çok iyi birer doktor, avukat, mühendis, kaptan olabiliyorlar lakin sosyolojik bağlamda iletişim kurarken sorun yaşayabiliyorlar. Depresyon ilaçlarının satış oranına baktığımızda psikolojik olarak da çok sağlam olduklarını söylemek zor. Zaman olmadığı ve çok çalışmak gerektiği için fiziksel olarak da çok sağlıklı olduklarını söyleyemiyoruz (birçok kişinin verecek kiloları var). Hattı zatında bilim insanları zeka çeşitlerini; duygusal zeka, sosyal zeka, ahlak zekası, profesyonel zeka gibi türlere ayırıyor. Hülasa insanın sadece IQ denilen zeka türünü geliştirmek çok da bir şey ifade etmiyor. Ahlaken eğitemediğiniz sürece topluma yük yüklemiş oluyorsunuz.
Değerli okurlarıma saygı ve sevgilerimle...