2023 seçimlerinin Türk tarihi için kırılma noktası olacağı kesin.Bu gerçek ışığında 2023'de ilk kez oy kullanacak olan 8 milyona yakın genç seçmen üzerinde Cumhur ittifakı ne düşünüyor? Asıl mesele bu...

2023 seçimlerinin nasıl bir havada geçeceğini anlatmaya gerek var mı?
Türk tarihi için bir kırılma noktası olacak!..
Türkiye ya 2000 öncesi anlayışa dönecek, ya da 2023 vizyonu ile geleceğe yürüyecek...
Çünkü iktidar ve muhalefet cephesindeki kamplaşma bunu gösteriyor...
İşte bu nokta da en önemli gerçek 2023 seçimlerinde ilk kez oy kullanacak olan 8 milyona yakın genç seçmendir...
Seçimin kaderi onların elinde olacak!..
Peki Cumhur ittifakı bu konuda ne yapıyor ,ne düşünüyor?
Çünkü bu genç nesile Türkiye'nin nereden nereye geldiğinin, ideallerinin ne olduğunu anlatacak, onların sorunlarına eğilecek ve ikna edecek bir harekete ihtiyaç olduğu apaçık ortada...
Çünkü genç neslin ideolojik yaklaşımının bir önceki nesil kadar olmadığı aşikar.Adeta rüzgara göre savrulmaya mehilli bir gençlik gerçeği karşımızda değil mi?
Bakın önce bir analiz yapmak isterim...
Teknoloji, ekonomi ve politikalardaki hızlı değişim farklı yaş gruplarını farklı şekillerde etkilemektedir.

Her dönemin örtüştüğü sosyal, kültürel veya teknolojik çevre yaş gruplarına göre farklı karakteristik özelliklerin ortaya çıkmasına sebep olmaktadır.
Dolayısıyla her kuşak öncekilerden farklılaşmakta ve kendi döneminin izlerini taşımaktadır.

Sosyal konulardaki genelleştirmeler her ne kadar kesinlik taşımasa da kuşakların incelenmesi için çeşitli kategoriler oluşturulmuştur.

Örneğin 1990'ların ortasından itibaren doğanlar Z kuşağı olarak adlandırılırken 2011'den 2025'e kadar doğanlar ise Alfa nesil olarak adlandırılmaktadır.

Elbette bu kategoriler yekpare olmaktan uzaktır ancak yine de analiz yapmak açısından faydalıdır.
Bu gençlerin içerisine doğdukları çevreyi ve onlardan önce gelen nesillerden nasıl tamamen farklı olduklarını anlamalıyız.

Bu kuşaklarımın diğerlerine göre en belirgin farkı dijital çağın ve kültürün içine doğan ilk nesil olmalarıdır.

Büyük yenilik ve sosyal değişimin ortasında büyüyen bu nesil gittikçe artan karmaşık durumlarla yüzleşmek zorunda kaldı.

Farklı duyarlılıklarla yetiştiler, farklı davranış kalıpları ve tutumlar geliştirdiler. Hayattan yüksek beklentileri olan, girişimci talepkar, açık fikirli, meraklı, bağımsız, geleceğe odaklı ve gerçekçi bir nesille karşı karşıyayız...

Sadece yakın çevresini değil bütün dünyayı takip eden bu nesil toplumumuzdaki değişimi, çeşitliliği ve çelişkileri yansıtmaktadır.

Geçmişi çok fazla bilmeyen ve ilgilenmeyen bu nesil kendilerini ebeveynlerinden daha kötü durumda olan talihsiz bir kuşak olarak görme eğilimde.

Belirsizlik ve güvensizlik ortamına doğmuş olma hissiyatı çok güçlü. Bu biraz da geçmişten kopuk olmalarından kaynaklanıyor.
Bu nesil için 2000li yılların öncesi sadece sisli bir geçmiş.
Bu neslin en önemli özellikleri bireysellikleridir. Hemen her konuda bireysel ve pragmatik davranmayı norm haline getirmişlerdir.

Mesleklerini, eğitimlerini, yabancı dil bilmeyi önemserler. Bireyselleşmenin getirdiği bir başka özellik de "bağımsızlıktır".
Başarıya ve saygınlığa ulaşmak ama bunu çok fazla yorulmadan bağımsızlıklarından taviz vermeden, kendilerine zaman ayırarak başarmaya inanırlar.

Kuralları, otoriteyi ve emirleri sevmeyen bu nesil her şeyi sorgulama eğilimindedir. Gerektiğinde değişim istiyorlar. Bu da zaman zaman isyana varan talep ve tutumları ortaya çıkarıyor.
Bu kuşakların sadakatini kazanmak daha zordur. Kendilerini bir siyasi partide veya gençlik örgütünde yahut geleneksel kurumlara katılım için taahhüt etmeye istekli olmadıklarını göstermektedir.

Bununla birlikte bir şeylerin parçası olmayı önemli görüyorlar ve bir şeyin 'parçası' olmak için daha çok dijital ortamları kullanıyorlar.

Özellikle şahsi olarak etkilendikleri, kendi gelecekleri ve özgürlükleri ile ilgili hususlarda harekete geçerler.

Bu anlamda özelikle sosyal medyada geniş tabanlı hareketler oluşturarak siyasi, sosyal ve kültürel alanlarda etki edebildikleri görülmektedir.
Bunun yanında dünyada bir fark yaratmayı ve toplumun karşı karşıya olduğu en büyük sorunların bazılarını çözmeyi de umarlar.

Önemli gördükleri ve hassas oldukları kadın erkek eşitliği, hayvan hakları, çevre sorunları ve iklim değişikliği gibi konular da özellikle sosyal medya aktivistleri olarak aktiftirler.

Türkiye için bir gençlik değerlendirmesi yapmak için elbette son 20 yılın siyasi sosyal ve kültürel olaylarını ortaya koymak ve ona göre değerlendirme yapmak gerekmektedir.

Gelelim meseleye..

AK Partinin iktidara geldiği 2002 yılında doğanlar bugün 18 yaşına gelmiş durumdalar.

Bu 18 yıl içerisinde sadece dünyadaki büyük değişimlerle değil yerelden kaynaklı pek çok mesele ile de yüzleşmek zorunda kalmış bir nesildir bu nesil.

Bu süreçte gençlerin duygu ve düşünce dünyasını etkileyen pek çok olumlu ve olumsuz gelişme ortaya çıkmıştır.

AK Partinin ekonomi politikaları sonucunda ortaya konan birbirinden muhteşem projeler, ortaya çıkan refah ortamı, istenilen her şeye kolayca ulaşma imkanı, ulaşım, sağlık ve eğitim imkanlarının gelişmesi ve çeşitlenmesi, hayat tarzlarına daha az müdahale ve dindar kesim üzerindeki baskının büyük ölçüde hafiflemesi ile rahatlayan bir sosyal ortamın yanında;
Çalınan üniversite soruları, ertelenen sınavlar, bir türlü rayına oturtulamayan eğitim politikaları, darbe girişimleri ve e-muhtıralar, soruşturmalar, hapisler, toplumsal yarılmanın artması gibi olumsuz gelişmelerin eşlik ettiği bir dönem de yaşandı...
Birileri hep algı operasyonları ile insanları etkilemeye çalıştı...
Bugünde bunları görüyoruz...
Tarih yazanların değil, ne yazık ki yazılan tarihe çamur atanların sesinin daha çok yükseldiği bir süreç bu...
Neden bu eksiklik?
Cumhur gençliği, Cumhur teşkilatları neden elele sahada yok...

Dünya üzerinde korkutucu gelişmelerin olduğu ve mücadelenin arttığı bir dönemde yaşıyor bu genç nesil...

Öte yandan ortaya konulması gereken acı gerçek, Türkiye'de gençliğin medeniyetimizin değerleri ile olan bağının önceki nesiller kadar sağlam olmadığıdır.

Bilgi kaynağı olarak internet, bloglar ve sosyal medyayı kullanan gençlerin her konuda yüzeysel bir bilgi sahipliği var.

Derinleşememe, sathi ideolojik yorumlara yol açıyor, kolay, hızlı tüketilebilen ideolojilere, popüler konulara daha hızlı kapılmaya sebep oluyor.

Küresel eğilimleri sıkı bir şekilde takip ediyorlar. Katı kurallar ve geleneksel yapıları sorguluyorlar. Milli ve manevi değerleri kendi hayat tarzlarına uydurmaya çalışıyor kalıpların içine sığmıyorlar.

Bu anlamda farklı kimlik kategorilerinin birbirine benzeştiği bir dönem yaşıyoruz.

Aynı kanallardan beslendikleri için gençler arasında ufak tefek farklılıklar olsa da hayat tarzlarının büyük oranda benzeştiği gözüküyor.

Milliyetçi-muhafazakar diye ifade edebileceğimiz gençlerin dahi kimliklerini terk etmeden dünyevileştiği kültürel bir değişim gözlemleniyor.

Söylendiği gibi deizm ve ateizmin çok yaygın olmadığı, dünya ortalamasının oldukça altında olduğu araştırmalarda ortaya çıkmaktadır.

Ancak hazcılığın, konformizmin dini bünyedeki aşınma ve zayıflamayı arttırdığı gözlemleniyor. Din algısı ve dinin anlaşılması konusunda da farklı yaklaşımlar var.

Bütün sosyal hayatını dine adamış olarak davranmak ve yaşamak olarak algılanmıyor. Gezmek, eğlenmek, lüks, şatafat dilediği gibi yaşamak ve daha önce asla kabul edilmeyecek davranış kalıplarının "dindar" kimliğine aykırı olmadığına inanılıyor.

Eğitim ve Şehirliliğin artması ile mazbut kimliğinin muhafazasına imkan vermek üzere çalışan dini cemaatler ve örgütler bu değişime ayak uyduramadılar ve bu fırtınanın önüne geçemediler.

Dünyevileşme saikleri taşıyan bir muhafazakarlık, lümpen bir milliyetçilik algısı yaygınlaşıyor.

Bu durumun önüne geçilmesinde gençlikle irtibatlı sivil toplum kuruluşlarının önemi büyük.

Ancak ülkemizde bu anlamda bütün Türk gençliğine hitap edebilecek, onların dünyasına girip yönlendirebilecek çapta bir gençlik hareketi görülmemekte.

Bu minvalde son birkaç yılda ciddi çalışmalara imza atan ve toplumda akis bulan faaliyetler gerçekleştiren tek gençlik teşkilatı olarak Ülkü Ocakları ön plana çıkmıştır.

Öyle ki bugünlerde Ülkü Ocaklarının pek çok taklidinin kurulmaya çalışıldığına şahit oluyoruz. Ancak 50 yıllık bir tecrübe ve müktesebatın üzerine kurulu olan Ülkü Ocaklarını taklit başarıya ulaşmamaktadır...

Fakat AK Gençliğin yetersiz kalmaya başladığı sahaya inemediği gerçeğine baktığımız zaman Cumhur ittifakının Ülkü Ocakları gerçeğini de çok iyi kullanamadığı gerçeğini görüyoruz...
Son dönemde her kulvarda örnek çalışmaları ile öne çıkan Ülkü Ocaklarının Sinan Ateş'in görevinden ayrılmasının ardından bir anda faaliyet olarak geri çekilmiş gibi gözükmesi yani suskunluğu nedendir?
Bunu sadece ben sormuyorum tanıdığım bildiğim ülkücü kardeşlerimin hepsi soruyor?

Bakın...
Eğer 2023 seçimleri Türk tarihi için bir milat olacaksa Cumhur ittifakının bu noktada gençliğe ihtiyacı varsa mutlaka ama mutlaka Ülkü Ocakları ile AK Gençliğin koordineli çalışması için bir zemin oluşturulmalıdır...
Ülkücü gençliğin birilerinin algı operasyonları ile özellikle İP'e yönelmesinin önü kesilmelidir.
Mesela Ankara'da..
Çok dikkat edilmesi gereken husus CHP-İP'in Mansur Yavaş üzerinden Ülkücülere yönelik hamle başlatmasıdır...
Bunu kim görecek?

2023'de 8 milyona yakın genç seçmenin ilk kez o kullanacak olmasının seçimlerinin kaderininin gençlerinde olacağının göstergesi değil mi?

İşte gençliğe Türkiye'nin nerelerden nerelere geldiğini, üzerine oynanan oyunların nedenlerini ve kim anlatacak, neler istediklerini kim dinleyecek?
Yine gençler!..
Kim o gençler?
Milliyetçi muhafazakar gençler...
Ülkücü gençlik...

O nedenle ülkücü gençliğin, AK Gençlik ile sahaya inerek Cumhur ittifakının lokomotif gücü olması kaçınılmaz bir gerçektir.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye yol yakınken düşen görev gençliği mutlaka ama mutlaka masaya yatırıp işaret fişeğini fırlatmalarıdır.
2023 öncesi üzerlerine düşen en önemli görev budur...
Olmazsa olmazdır...
Cumhur ittifakı gençliği için ideal ülkücüler için söylenmiş şu sözde saklı olmalıdır;

"Biz hikayemizi karanlıklara yazdık! İsteyen mum ışığıyla da okur! Lakin okumasını bilmeyene güneş bile fayda etmez! Biz nefes aldıkça! Alem'de şer Oğuz'da er tükenmez..."