Basında gördüğüm bir fotoğrafta ihtiyar bir Arnavut Erdoğan'ın cami açılışı sırasında gözyaşlarına boğulmuş, ağlıyordu! Bugün o duygularla yazacağım.

Osmanlı'nın bütün zamanlara şan veren Fatih gibi, Yavuz gibi, Kanuni gibi padişahları, Koca Sinan gibi, Sedefkar Mehmed Ağa gibi mimarları, Şeyh Edebali, Ak Şemseddin, Molla Gürani gibi hocaları sayesinde hakim olduğu topraklarda öyle izler bıraktı ki 2022 yılında bile en küçük bir ışık gördüğünde gözyaşlarına boğuluyor insanlar.

Bu öyle bir hasrettir ki, sadece yürek pınarlarının işareti gözyaşları ile açığa çıkar. İnsanın en samimi duygularının işareti gözyaşlarıdır. Kimseler bu gözyaşlarında her hangi bir başka mana çıkaramaz.

Erdoğan'ın, Arnavutluk'ta açılışını yaptığı kırk yıldır kapalı olan cami, gönül kapılarını da açtı. İhtiyar bir insanın gözyaşlarına boğulduğu anın fotoğrafı tarifsiz duygular yaşattı bana. O, esaret altında bile saklı kalan ne muazzam bir sevgidir ki, yüz yıl geçmesine rağmen yüreklerde bakir kalabiliyor!

İnsanın doyasıya ağladığı anda bile soru suale çekildiği zalim yönetimler bu hasrete, haslete engel olamadılar. Aşağılık toplama kamplarında türlü işkenceler o sevgiyi yok edemedi!

Çin Seddin'den Adriyatik'e, Urallardan Arap çöllerine kadar devasa bir coğrafyada geçmeyen bir yürek ağrısı var insanlarda! Bunu Libya'da, Suriye'de, Azerbaycan'da gördük.

Milletlerin en büyük kazancı bu samimi, içten gözyaşlarıdır. Ne muhteşem sermayedir onlar!

Tarihinde hiçbir zülüm yapmamış bir milletin kazanımlarıdır o gözyaşları!

Eğer kıymetini bilirsek çok şey kazanacağız. Fark edersek çok daha güçlü bir şekilde o gönüllere yerleşeceğiz. Bin yıl geçse bile değişmeyen o sevgi, o hürmet, o bilinç, hiçbir dünya nimetine benzemez. Gerçek kazanım yüreklerde bırakılan samimi izdir.

Geçmişimizin muhteşem mirasına kara çalmayalım. Bedel ödeyerek o gönüllere taht kurduk. Şehitlerimizin kanlarıdır o gözyaşları.

Selam olsun o muhteşem insanlara. Selam olsun Evlad-ı Fatihan'a!

Onların samimi gözyaşlarına selam olsun!

Selam ve dua ile...