İnsan doğar yaşar ve ölür.
Bu klişe söze dikkatlice bakmaya gerek yok.
En büyük mucize hemen fark edilir.
Doğmak, dünyaya adımını atmak!
Ağlar insan. Feryat figan eder! Çaresizdir, muhtaçtır!
İlk muhataba el açmaz, yalvarmaz, ama dikkatlice sadece onu takip eder.
Kimdir o?
Ana!
Çünkü onun gibi yar olmaz dünyada hiçbir şey insana!
O nedenle ilk fark ettiği, takip ettiği Ana'dır!
İlahi ikinci üflemedir, verilen ruhtan sonra, ilk yol göstermedir!
Dokuz ay bedeninde muhafaza ettiği canlı onu tanır yapışır yakasına, emer de emer!...
İlahi... Ne büyük olay!
Baş kahraman Ana!...
Her şey ona bağlı.
O zaman her işimizde önce kadın olmalı!
Önce ona saygı duymalı, hürmet etmeli, el üstünde tutmalıyız.
Eğitimi ilk ve öncelikle analarımıza vermeliyiz, onların gelişmesini çok ama çok önemsemeliyiz!
Kadının elini değmediği her şey nasıl eksikse, her şey onun eliyle güzeldir.
Atalarımız Hukuksal açıdan kadın ve erkeği tamamen eşit kabul ederdi. Erkeğin yalnızca bir tane zevcesi , yani karısı olabilirdi. Kadınlar doğrudan doğruya hükümdar, kale muhafızı, vali ve elçi olabilirlerdi.
Dinimizde kadın sultandır. Ev içinde ve dışında çalışmak, para kazanmak zorunda değildir. Bir erkek, hanımını tarlada, fabrikada veya herhangi bir yerde çalışmaya zorlayamaz. Eğer kadın isterse ve erkek de razı olursa, kadın kendine uygun bir işte çalışabilir. Fakat, kadının kazancı kendisinindir.
Anaları baş tacı etmeyen toplumlar büyük kayıptadır.
İnsanlığın çektiği ıstırapların temelinde kadına yapılan kötülükler yatmaktadır.
Her günümüz kadınlar günü olursa, bunu başarabilirsek mutlu ve müreffeh toplum olabiliriz.
Sevgi ve saygılarımla