Sanırım son on yılımda haber programları ve belgeseller haricinde oturup saatlerce televizyon izlemedim. Bana göre, TV isimli bu sihirli kutu, haber, belgesel ve bazı yarışma programları için icat edilmiş. Televizyonda bir diziye denk geldiğimde Boliwood Sinemasındaki gibi bitmek bilmeyen boş sahneleri görünce sıkıntıdan patlıyorum. Sanırım bundan dolayı istememe rağmen TRT'nin ortalamanın üstündeki yapımlarını da oturup izleyemiyorum. Eş, dost, arkadaş bahsediyor, hatta ballandıra ballanıra anlatıyor ama ben izlemediğim için yorum yapamıyorum. Ben de kitaplarını okuduğumu, kitap okumanın daha iyi bir vakit geçirme yöntemi olduğunu söylemekle yetiniyorum. Bazen anlattıkları vakaların, o dizide olmaması gerektiğini çünkü başka dönemde gerçekleştiğini söylüyorum ama pek inandıklarını da sanmıyorum. Bir keresinde "görsel çağda yaşıyoruz, bırak kitap mitap işlerini" azarını bile işitmiştim. Salgın döneminde ben de artık bir dizi sahibi olayım dedim. Ben de ballandıra ballandıra anlatayım. Benim neyim eksik :) Çok fazla dayanamasam da birkaç bölümle bir televizyon dizim oldu.
Size izlediğim diziden değil, dizi içindeki bir tarihi karakterden bahsedeceğim. Kim mi bu karakter? El cevap: Hace. Diziyi izleyenler Hace adını okuyunca dizinin "Büyük Selçuklu", karakterin de "Nizamülmülk" olduğunu anlamıştır. Şunu baştan söylemek isterim; burada TRT'nin dizilerini övecek veya yerecek değilim. Hattı zatında dizi, sinema yorumcusu da değilim. Ama geçmişle kıyasladığımızda TRT'nin gerek yaptığı programlarla gerekse dizileriyle çağ atladığını söylemek isterim.
Geçtiğimiz hafta kütüphanemi düzenlerken 2015 yılında okumuş olduğum kitapların notlarının yer aldığı defterimi buldum. Biraz kurcaladım, kitaplardan biri Nizamülmülk ile ilgiliydi. Artık hem eski kitap notlarım hem de bir dizim vardı. gel gelelim yazımızın kahramanına; basit bir soruyla kimdi Nizamülmülk? Hemen ünlü filozofumuz Google'a soralım, bakalım ne diyor? (diziyi izleyenler merak edip yazmıştır sanırım) "Gerçek adıyla Ebu Ali Kıvamuddin Hasan bin Ali bin İshak et-Tusi. (Biz diziyle uyumlu olsun diye kendisine Hace diyelim). 21 Zılkade 408/10 Nisan 1018 yılında İran'ın, Horasan'da Tus şehrinde doğmuştur. Büyük Selçuklu Devleti'nin veziri ve Siyasetname adlı kitabın yazarı olan Farsdevlet adamı ve siyaset bilimcisidir. Bu dönemde bu şehir Gazne Devleti idaresinde bulunmaktaydı. İlk devlet görevini Gazne sultanları için yapmıştır. İsmi Nizamülmülk; devletin düzeni anlamına gelir. 1064 yılında Büyük Selçuklu Devleti'ne vezir olarak atandı. Alp Arslan ve Melikşah'ın hükümdarlık dönemlerinde önemli vezirlik görevinde bulunmuştur. 1092 yılında bir haşhaşi tarafından şehit edilmiştir." Kısaca google filozofumuz bize bunları söylüyor.
Uyanış Selçuklu dizisinde Nizamülmülk'ü Mehmet Özgür oynuyor. Çok yerinde bir seçim olduğunu belirtmek isterim. Tecrübeli oyuncu, Nizamülmük'ün yeri geldiğinde sultanı yönetebildiği sağlam karakterini yansıttığı kanaatindeyim. Asıl konuya dönecek olursak, arama motorlarının bize sunduğunun haricinde Hace için beş yıl önceki notlarım neler diyor?
Nizamülmülk ikta sisteminin mucididir. Neydi ikta sistemi; devlet memurlarına ve askerlere hizmetleri karşılığında verilen topraklardan oluşan bir sistemdi. Bu sistemi Nizamülkmülk icat etmiş ve Osmanlı Devleti 1839'daki Tanzimat Fermanına kadar uygulamıştır. İkta sistemiyle birlikte ilk gelir-gider tablolarını yine Nizamülmülk hazırlatmıştır. Tüm bunlarla birlikte beklide en önemli faaliyetlerinden biri olarak sayabileceğimiz Nizamiye Medreselerini kurmuş, öğrencilere burs ve yurt sistemini icat etmiştir.
Melikşah tahta çıktığında daha on sekiz yaşındaydı. Bu dönemde 7 yıl boyunca devleti Hace istediği gibi yönetmiş birçok bölgeye akrabalarından vali atamış ve birçok düşman edinmiştir. 1074'de kurmuş olduğu rasathaneyle dönemin en önemli alimlerini toplamış, İran takviminde değişiklik yaparak Celali Takvimini uygulamaya koymuştur. Merak edenler için Celali Takvim; 9 Ramazan 471 (Miladi 15 Mart 1079) yılına rastlayan Nevruz yılbaşı olarak, Hicret yılı da başlangıç noktası olarak kabul edilmiştir. Celali Takvimi sadece tarım gibi ekonomik işlerin düzenlenmesinde kullanılmış, normal hayatta Hicri takvim kullanılmaya devam edilmiştir. Tüm bunlarla birlikte Nizamülmülk çok sıkı bir dini inanca sahiptir. Şafi Mezhebine bağlı ve Hanefi Mezhebinden başka mezheplere bağlı olanlara karşı oldukça katıydı. Ona göre kadınlar devlet işlerinden uzak tutulmalıdır. Yönetimde istihbarat teşkilatı çok önemlidir, devlet melik olan kişi mümkün olduğunca casus yetiştirmelidir. Uzun meşakkatlerle yetiştirilmiş ve belirli rütbelere getirilmiş kişilerin küçük hatalarından dolayı herkesin içinde paylanmaları (azarlanmaları) doğru değildir. Bu kişilerde gönül kırgınlığına sebep olur ve dil ile konuşularak düzeltilmesi mümkün değildir. Bu nedenle hata yapanlar tenhada uygun bir dille uyarılmalıdır.
"Küfür ile belki amma zulüm ile payidar kalmaz memleket"
Bu kısacık yazında Nizamülmülk'ün tüm yaptıklarını sığdırmaya çalışmayacağım lakin yaklaşık bin yıl öncesinden bu büyük devlet adamının bizlere öğütlerini de es geçmek istemem. Bunun için eski defterimde notlarını aldıklarımdan birkaç madde paylaşmak isterim.
Nizamülmülk'e göre;
Padişahlar haftada iki gün divanı mezalime oturmalı ve mazlumun hakkını zalimden alıp geri vermelidir.
Memurlar halktan vergi toplarken kibar olmalıdır.
Padişah, vezirini sürekli denetlemelidir.
Aristotales, İskender'e şöyle der; görevden azlettiğin kişiyi düşmanla birlik olmaması için bir daha göreve getirme.
Perviz'de şöyle nasihat eder; dört kişinin kabahati es geçilmez, memleketine kasteden, onun haremine kasteden, sırrını ifşa eden, dilde melikle bir, iş yaparken düşmanla beraber olan.
Kadılık, muhtesiplik görevlerini dünya malıyla işi olmayana ver.
Lokman Hekim der ki; şu dünyada bana ilimden daha büyük bir dost bunmaz. İlim hazineye bedeldir. Hazineyi sen korursun, ilim seni korur.
Gulam, köle demektir. Köle eğitilmeli, kademe kademe geliştirilip ona görev verilmelidir.
Tek itaatkar köle bin evlattan makbul, evlat baba ölsün isterken bin yaşasın der kul.
Bu dünyada Peygamberimizden daha bilgili bir kimse bulunmaz. Buna rağmen Al-i İmran 153'de "ya Muhammed bir iş yapacağın zaman veya bir meseleyle karşılaştığın zaman dostlarınla istişare et" denmektedir. Hükümdar istişare etsin, karşısındaki kişi de özgürce fikrini söyleyebilsin.
Hükümdarın karısı hükümdara hükmederse şer ve fitne ortaya çıkar. Tarihte bu kural değişmemiştir.
"Bir evde var ise dü zen, olmaz o evde düzen, iki avrat var ise süpürülmemiş kalır hane, hele iki reis varsa, hane mane virane"
Değerli Okuyucularıma Sevgi ve Saygılarımla...