Proaktif" demek, genel bir tanımıyla "ön almak" demektir. Gelişmeleri öngörüp, istenmeyen sonuçların ortaya çıkmasını engellemek ya da daha avantajlı bir konum elde etmek için en başından bir tavır takınmak, harekete geçmek anlamına gelir.
Bu manada Türkiye 2003 yılından başlayarak çeşitli tedbirler aldı.
Öncelikle dış politika alanında da, güvenlik-özgürlük dengesini gözetti. Yani ülke güvenliğini sağlarken, özgürlüklere de itina gösterdi. Yani Kendi kararlarını kendisi aldı. Komşularla olan ihtilafları gidermek için aktif girişimlerde bulundu. Bu "Komşularla sıfır problem" diye ifade ediliyor. Ülkemizin yakın havzalarla ilgili olması bu politikanın bir sonucudur. Burada, tarihi coğrafyamızla yeniden aktif ilişkiler içinde olma hedefi takip edildi. En önemlisi Türkiye'nin küresel güçlerle dengeli ilişkiler geliştirme stratejisi uygulandı. Bunu "Tek bir merkeze mahkum olmamak" şeklinde de ifade etmek mümkündür. Proaktif dış politika yeni alanlara açılmayı gerektirdi. Burada Afrika ve Latin Amerika'ya yapılan yeni açılımlardan tutunuz da; İslam Konferansı Teşkilatı içinde daha etkili olma, BM Güvenlik Konseyi'nde geçici üyelik elde etme vs. önemli mekanizmalar için sürdürülen politikalar söz konusu oldu. Nihayet bütün bunları da içine alan, yeni bir diplomatik imaj ve üslup takip edildi.
Türkiye Afrika ile çok yakın işbirliklerine gitti. Düzenlenen toplantıya 50 Afrika liderinin katılması buna bir örnektir. Fransa aynı anlamada toplantıyı yapamadı.
Katar'dan, Libya'ya, Azerbaycan'a, Suriye ve Irakta bizatihi gücünü ortaya koyarak zorlayıcı bir diploması izledi. Rusya ile geliştirilen ilişkiler, Ukrayna ile zamanında yapılan stratejik iş birliği yaşanan savaşta belirleyici bir konum kazandırdı ülkemize. Bugün iki ülkenin lideri ile çeşitli zaman ve mekanlarda görüşebilen nadir ülkelerdeniz. Düşünün iki tarafta ülkemizin garantörlüğüne sıcak bakıyor.
Nato'nun beyin ölümü gerçekleşti diyenlere inat Türkiye vazgeçilmezliğini ortaya çıkardı.
Bugün "Avrupa Türkiyesiz Olamaz" düşüncesini çokça dile getirenler dünün dudak bükenleri olduğunu unutmayalım.
Pandemi denilen illeti dünya yaşamasaydı Türkiye'nin çok daha büyük başarılarından söz edecektik. Savunma sanayiinde yıllara dayanan ısrarlı çalışmalar dünya savaş tarihinde değişikliklere neden oldu. Bu azımsanmayacak devasa bir başarıdır.
Poraktif Dış Politika uygulamasında yüzde yüz başarılıyız demek mümkün değil ama farklı bir konuma geldiğimizi de not etmek durumundayız.
Bu önemli hamlenin tamamlayıcı unsurları ülkemizin gelişme çizgisine paralel olarak devam ettirilirse çok daha güzel işlerin başarılacağına inanıyorum.
Selam ve dua ile...