Gezdim Halep ile Şamı
Eyledim ilmi talep
Meğer ilim bir hiç imiş
İlla edep ila edep

Yunus Emre


Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman Bey iki kardeşinden büyük olmamasına rağmen tam bir yönetici olarak yaratılmıştı. Öyle ki; 23 yaşında beyliğin başına geçerek Osmanoğulları'nı kurdu. Kuruluş hikayesine göre: Osman Bey Şeyh Edebali'nin evinde misafir olduğu bir gece kalacağı odada Kur'an-ı Kerim'i fark edince edebinden ayaklarını uzatıp yatamaz ve sabaha karşı Kur'an-ı Kerim okurken yarı uyanık halde bir ses duyar; sen bizim kitabımıza saygı gösterdin, edeple davrandın, bizde senin evladını, etbaını ve eşyaını aziz ve mükerrem eyledik. Bununla birlikte osmanlı bir cihan devleti olarak 622 yıl dünyada hüküm sürmüştür. Dünya hala Osmanlı padişahlarının cengaverlikleri ve devlet yönetimi üzerine araştırma yapıyor. Osmanlı tabası halen daha saygıyla anılır ve bir Osmanlı eşyası müzayedelerde yüksek fiyata alıcı bulabilir. Yani Osman Gazi'nin evlatları, tabası ve eşyası aziz ve mükerrem kılınmıştır.


Osmanlı'dan konu açılmışken bir misal vermek isterim. Fatih Sultan Mehmet çok yaramaz bir çocuktur. Derste hiç uslu durmaz, bağırır çağırır, arkadaşlarına kalem batırır. Hocası olan Akşemsettin bir şey diyecek olsa ''ben padişahın oğluyum, sen bana bir şey diyemezsin'' der. Hoca Akşemsettin bu durumdan çok rahatsız olsa da edebinden padişaha şikayet de edemez. Bir müddet sonra Fatih Sultan Mehmet'in yaramazlığı dayanılmaz hale gelince hocası her şeyi göze alıp durumu padişaha aktarır. Padişah bir müddet düşündükten sonra müthiş planını Akşemsittin'e usulca fısıldar. Hoca, plana karşı çıksa da padişah; ''bu iş olacak!'' deyince bir şey diyemez. Ertesi gün, Fatih Sultan Mehmet yaramazlık yapmaya devam ederken padişah biranda sınıftan içeri girer. Bu durum karşısında Akşemsettin hiddetlenerek padişaha ''izinsiz nasıl içeri girersin'' der, üstüne bir de tokat atar ve derhal dışarı çıkmasını söyler. Padişah boynunu büker ve özür dileyerek dışarı çıkar. Tabii ki olay karşısında Fatih Sultan Mehmet'in kafası allak bullak olur, ne diyeceğini bilmez. Padişahın planı çok güzel işlemiştir. Tahmin edeceğiniz gibi güvendiği dağlara kar yağan Fatih Sultan Mehmet bir daha yaramazlık yapamaz. Koskoca sultan, çocuğunun edebi ve terbiyesi için gözünü kırpmadan tokat yemiştir.


Bana soracak olursanız Osmanlı devletinin bu kadar uzun zaman varlığını sürdürebilmesinin birinci sebebi de; edep üzerine kurulan bir devlet olmasıdır. Padişahlar edep üzerine, tabası edep üzerine ve eşyası edep üzerineydi. Eşya nasıl edep üzere olur? Misal; Osmanlı'da kapı tokmakları küçüklü büyüklü halkalar şeklinde yapılırdı. Gelen hanımsa kapıyı çalmak için küçük olanı, erkekse büyük olanı kullanırdı. Buna göre içerden kapıyı erkek veya hanım açardı. Edebi şiar edinmiş evlatlar, taba ve edeple yapılmış eşyalar. İşte ecdat.


Sadi Şirazi ''ne kadar okursan oku, bilgine yakışır şekilde davranmıyorsan cahilsin demektir'', Hz. Mevlana ise ''insanoğlunda edep bulunmazsa o insanoğlu değildir. İnsan ile hayvan arasındaki fark edeptir'' diyor.


Bir bilgeden edeple ilgili bir öğüt sordum, bana şöyle dedi;
Bir gün etrafındakiler Beyazid-i Bistami Hz.lerine ''yakında bir yerde büyük bir evliya vardır. Fazilet ve hikmet sahibidir. Herkes çok metih ediyor'' deyince Beyazid-i Bistami Hz.leri ''gidip bir ziyaretinde bulunalım''der ve yanındaki birkaç kişiyle kalkar ve sözü edilen zatın yanına varır. Bu sırada Beyazid-i Bistami Hz.leri sözü edilen zatın kıbleye doğru tükürdüğün görünce görüşüp tanışmaktan vazgeçer ve ''edebe riayette zayıf birisine nasıl olur ki fazilet sahibi denilir?'' diyerek oradan ayrılır.


Bu konunun hülasası, edep; ahlaki inovasyonun başrolündeki değerdir. Edebi bozulmaya başlayan bir toplumun kalbine giden ana damar kesilmiş gibidir. Bunun için sevgili Peygamberimiz (sav) ''hiçbir baba evladına güzel edepten daha üstün bir hediye vermemiştir'' diyor

Değerli okurlarıma saygı ve sevgilerimle...