TDK (Türk Dil Kurumu) ''dikte'' kelimesi için; ''herhangi bir şeyi yazdırmak için söyleme'' işlemi dese de, diktatörlük o kadar yumuşatılabilecek bir kavram değil. Hattı zatında, politik ya da sosyal faktörler tarafından sınırsız bir hükümranlık imkanları kazanmış, otokraside mutlak üstünlüğü elinde tutan yöneticiler için Fransızlar tarafından üretilmiş bir kelimecik. Lakin bu kelimeciğin dünya toplumlarının zihinlerindeki karşılığı öyle ''cikler'' ile ifade edilecek kadar küçük değil.
Her toplumun zihninde diktatör, despot kelimesine karşılık zuhur eden kimseleri var. Mesela, Hitler'in, Stalin'in, Mao Zedong'un birer diktatör olduklarını biliyoruz. Hitler'in 17 milyon insanı, Stalin'in 23 milyon insanı, Mao Zedong'un ise 80 milyona yakın insanı katlederek öldürdükleri biliniyor. Bizim zihnimizde de ''bir sağdan, bir soldan asan'' diktatörlerimiz var. Yalnız benim dikkat çekmek istediğim husus açık, aşkiar, alenen yapılan diktatörlük değil. Hissettirmeden, sinsi yapılan diktatörlük. Yahu hiç gizli ve sinsi diktatörlük olur mu? Veya olursa nasıl olur? Elcevap: Gizli diktatörlükle, sıkıyorsa istediklerimi kabul etme, topluma yanlış bilgiyi bir avuç mürekkeple basar seni dışlatır, kafana çatal falan fırlattırırım yahut kıyafetini beğenmem bir bahane bulur okuldan attırırım, hatta bununla yetinmem namaz kılan çocukları kameraya çeker hırsızlık yapanlara bile yapmadığım aşağılamaları yaparım, bunlarda az gelirse sosyal medyayla insanları sokağa döker içi insan dolu otobüsleri ateşe verdiririm ya da konuştuğun dili yok edebilmek için zorla dilini kültüründen söker alırım. Hele hele istediklerimi yapmayın bakalım, manşet atar idam çığırtkanlığı yapar korkutarak sindirmeye çalışırım (bu cevap Eski Türkiye'den tanıdık geliyor olsa gerek). Evet, dünyanın medya baronları birer gizli diktatördür ve en büyük silahları mürekkeptir. İstedikleri yerde istedikleri oyunları, piyonları sayesinde bir avuç mürekkeple yürütmeyi iyi bilirler. Yalnız bizim de iyi bildiğimiz bir şey var ki; gizli de olsa sinsi de olsa her diktatörlük yok olmaya mahkumdur ve yok edecek neslin de muhtaç olduğu güç; Osman Gazi'nin edebinden ayaklarını uzatıp yatamadığı Kur'an-ı Kerim 'de açıkça yazılıdır. ''Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır (İsra 36)'' ...
Değerli okurlarıma saygı ve sevgilerimle...