Peygamberimiz (sav) bir hadislerinde ''bana en sevgili olanınız kıyamet günü de bana mevkice en yakın olacak olanınız, ahlakça en güzel olanınızdır. Bana en menfur olanınız, kıyamet günü de mevkice benden en uzak bulunacak olanınız, gevezeler, boşboğazlar ve yüksekten atanlardır''. Oradaki birisi ''yüksekten atanlar kimlerdir'' diye sorunca. Peygamberimiz (sav) ''Onlar büyüklük taslayan kimseledir''. Cevabını verdi. Ahlak, zamanla insanın nefsine nakış olmuş bir özelliktir. İnsanlar yanlış değildir, sadece ruhlarına ve nefislerine işlemiş nakışları, yani davranışları yanlıştır ve davranışlar değiştirebilir. Nasıl ki bir nakış sökülüp tekrar dikilebiliyor ise nefse nakşetmiş yanlış davranışların nakşı bozulup tekrar örülebilir. Ahlaki inovasyonun hülasası; ruhumuzun alışmış olduğu bu yanlış dokunan nakşın düzeltilmesidir. Böyle bir yeniliği, değişimi gerçekleştirebilmek için bireyin kendisiyle iletişiminin sağlam ve sağlıklı olması icap eder. Kişi kendisini iyi tanımalı, ahlaki bağlamda olumlu ve olumsuz yanlarının farkına varmalı ve bireysel olarak nakşını değiştirecek olan sorgulamaya biran önce başlamalıdır.


Toplumlar guruplardan oluşmuş gibi görünseler de aslında teker teker bireylerden oluşurlar. Tarih dediğimiz ilim de geçmişi, geçmişteki devletleri yahut beylikleri incelerken kişiler üzerinden inceler. Bir devlet başkanının veya bir vezirin yaşadığı 60-70 yıllık bir hayat o devletin büyük tarihinde bir dönem olarak yerini alır. Yani şunu açıkça söyleyebiliriz ki; insanların küçük tarihleri birleşerek o yüzyıldaki bir ülkenin, bir şehrin veya bir köyün tarihini ortaya koyar. Toplumlarda ahlaki yozlaşma baş göstermişse, bu sorunu guruplar halinde çözemezsiniz. Ancak kişilerin ahlaki inovasyonlarını gerçekleştirmelerini sağlayarak çözebilirsiniz. Bir çivi bir nal kurtarır, bir nal bir at kurtarır, bir at bir komutan kurtarır, bir komutan bir ordu kurtarır misali işe teker teker bireylerden başlamak durumundayız.

Hülasa, toplumda sosyal bir inovasyon gerçekleştirmek istiyorsak öncelikle bireylerden başlamamız gerekir. Lakin dışarıdan dayatılan bir değişim değil. Son birkaç yıldır dilimize dolanmış bir cümle var ''değişime ayak uydur''. Değişime ayak uydurursanız emin olun ki sizi çok rahat değiştirirler. Değişim kişinin kendinde cereyan etmelidir. Yumurta içerden çatlar ve kırılırsa hayat vardır, dışarıdan çatlatılır ve kırılırsa hayat değil ölüm vardır. Dolayısıyla toplumsal değişme ve gelişime bireyin kendisinden başlarsa sonuç alınır, dışarıdan dayatmayla veya koyun ekonomisiyle sağlanan değişimden kalıcı bir sonuç alınamaz.

Değerli okurlarıma saygı ve sevgilerimle...